www.kebir.net
  "Hayatı derinlerde yaşayanların sitesi"

       Sadece paylaşmak için...


 ANA SAYFA | TÜRKÇE MÜZİK | ŞİİRLER | YAZILAR | DİN ve HAYAT | HİKAYELER | BANA ULAŞIN! | AMACIM 

YALAN

Bir gün sürekli yalan söyleyen bir adama; "niye hep yalan söylersin?" diye sormuşlar. Adamın cevabı basit olmuş; "ona inanırım da ondan." 

Kullandığımız fiillerin başında gelen yalan, popülaritesini hiç kaybetmiyor. Olayın teknik değerlendirmelerinden çok hayatımızı saran bir bulanıklık halini alan yalan, bizi çok iyi bir dostmuş gibi hiç yalnız bırakmıyor. O kadar iyi bir dost ki, diğer dostlarımıza iğrençliğimizi göstermemizi sağlıyor. Ona sığınmak çok kolay. Bir geniş ağız, bir dil bilmek ve biraz utanmaz bir yüz. Yalanı anlatmak mı lazım yoksa maruz kalıp anlamak mı? Gerçek şu ki, o bizi sarıyor ve hayatın zorlu koşullarını neden olarak yanına alıyor. Bizde sonuçları düşünmeden ona güveniyoruz. Bırakın günün belli saatlerinde söylenen kalıplaşmış yalanları, çok ciddi yalanların bir çok sağlam olguları yıktığını görürüz. Belli bir markası olmayan yalan kendine her zaman rahatlıkla sermaye bulabiliyor. Bu sermaye hiç bitmeyecek bir hazineyi andırsa da, aslında bizi yiyen bir asalağa benziyor. Ama ilginç olan şu ki, ondan hiçbir zaman şikayetçi olmuyoruz. Bazı hislerin ve anlaşılmazlıkların sahipsiz kaldığı anlarda yalan sarılabileceğimiz en güzel esinti. Hayatın zorluklarından ve ayrıntılardan kaçmanın klasikleşmiş yolu olan yalan bizi kendine bağımlı kılıp sessiz sedasız kendi egemenliğini benliğimizin içinde kurmaya başlıyor. Diğer cümlelere ve kelimelere girmesi ve onları bizim yerimize yönetmesi varlığımızın basit bir dayanakla değiştirilmesi anlamına geliyor. Bunun gerçekte kendine güvenmeyen ve abuk şeylerin sahipliğini yapan kişilerin yaptığı bir intihar olarak da nitelendirebiliriz. Güçsüzlüğün bütün özelliklerini taşıyan yalan beraberinde umutsuzluğun ve anlaşılmazlığın temellerini de getiriyor. Bizi kesin bir çıkmaza götüren yalan orada bulunan arkadaşlarıyla bile uyuşmamızı engelliyor. Belli bir inancın olmadığı düşüncelerin kendi benliğimizde boş bir biçimde dağınık dolaşması yalana yeni malzemeler veriyor. Değersizliğin göstergesi olan yalan; gerisinde yıkık ve harap benliklerin başkalarınca görülmesinden başka bir işe yaramıyor. Aitlik prensibinin gelişmediği insanda bir şeye güvenmek ve boşluklarla dolu hayatını belli belirsiz kelimelerle doldurmak yalanı bir önlem haline getiriyor. Belki de anlaşılmaz şeylerin sahibi insanın kendini gösterme çabasını sembolize ediyor. Neredeyse inandığı tanrının veya isteğinin yanına konulan yalan yeriyle ilgili utanmadan ukalalık yapıp her şeyin egemeni olmak istiyor. Bu da bize, ona ait her şeyi kabullenmemiz gerektiğini zannettiriyor. Başta soru sorulan adama bir soru daha sordular; Peki ne zaman gerçeği söyleyeceksin?. Adam da şöyle cevaplamış Ona inandığım zaman...


Yazan Melih SARIOĞLU

Geri Dön

 


©kebir