Bir çok insan için uzun yaşamak her şeyden
önemlidir. İçimizde var olan bir mekanizma bize hep yaşamamız
gerektiğini söyler durur. Yüz yaşına da gelsek yine de yaşamak için
çaba harcarız. Ölmek istemeyiz. Çünkü ölmekten korkarız. Sonrasında
ne olacağını gerçekten bilmediğimiz her şeyden korkarız. Bence ölüm
de bunlardan biri. Her şeyi bırakmak hatta kendi benliğimizi bile bırakmak
bize büyük bir korku verir. O yüzden ölümden sonrasına gerçekten
inanan insanlar ölmeyi anlarlar ve her şeyin zamanında yaşanması
gerektiğini bilirler. İşte yaşam kendi güzelliğini ve vazgeçilmezliğini
ölüm sayesinde ayakta tutuyor. İnsanların hayata fark etmeseler bile
sıkıca bağlanmaları ölümün getirdiği en büyük yaşama
belirtisi. Görüyorsunuz ya aslında ölüm insanların içindeki yaşama
sevincini yaratan ve yaşatan en büyük kaynak. Peki yaşamak ne? Uzun
süre toprağın üzerinde durmak mı? Yoksa zamanı anlayıp gerçekleri
onun yoğunluğunda yaşamaya ve anlamaya çalışmak mı? Bir insan 10
yıl boyunca işine gidip gelebilir. Bu 10 yıl sonunda ise aklında
kalan sadece işine kaç defa gidip geldiğiyse o insan o 10 yılı yaşamamıştır.
Hayatın hızlı yolculuğunda ne kadar çok dışarıya bakarsak o
kadar çok bu yolculuktan bir şeyler anlarız. Eğer biri çalıştığı
iş yerinde yıllardır tanıdığı kimselerin gözlerinin
derinliklerine inemiyorsa, onlarla sıradan muhabbetlerin ötesine geçemiyorsa,
sadece kendi için iyilikleri arzuluyorsa ve yaşamı kendi etrafında dönen
bir dünya gibi algılıyorsa o insanın yaşadığı yıllar
saniyelerle bile hesaplanmaz. Önemli olan zamanın uzun satırlı olması
değil, önemli olan hissettiklerimizin ve anladıklarımızın yoğunludur.
İnsanların gerçek yaşı bence bu yoğunlukları içinde saklı.
Bazen bir an bize bir kaç on yıl yaşatabilir. Bazen ise on yıllar
bize bir dakika bile yaşatmaz. Zaman, bedenimiz için vardır ve bu dünyanın
kurallarına aittir. Oysaki biz ruhla bedenin ciddi bir mücadelesini
veriyoruz. O zaman bedenimizin yaşına değil ruhumuzun yaşına ve
olgunluğuna bakmalıyız. Hayatımız anlarla dolu. Bu yüzden onları
kaçırmayalım. Sıradan zannettiğimiz her söz ve her bakış bize
bedenimizin yaşayamayacağı yılları bir çırpıda yaşatır. Her şey
bizim için... Ve her şey bizimle beraber yok oluyor. Neye sahip olduğunuza
dikkat edin. Çünkü toprağın üzerinde olan her madde yok olmaya
mahkumdur. Sahip olduğumuz tek şey ruhumuzdaki güzelliklerdir.
Unutmayın! Sonunda sadece iyi ve güzel olan şeyler kalacaktır. |