www.kebir.net
  "Hayatı derinlerde yaşayanların sitesi"

       Sadece paylaşmak için...


 ANA SAYFA | TÜRKÇE MÜZİK | ŞİİRLER | YAZILAR | DİN ve HAYAT | HİKAYELER | BANA ULAŞIN! | AMACIM 

ALLAH'ın İSİMLERİ (ESMÂÜL HÜSNA LİSTESİ)

Allah'ı ve hayatı tanıyıp anlamak için Allah'ın isimlerinin anlamlarını çok iyi kavramalı ve anlamalıyız.

Allah:
Yaratan, yapıp-eden, ezelî, ebedî olan, varlığında başkasına muhtaç olmayan, eşsiz, ortaksız kudret.

Afüvv: Affeden, hataları, günahları bağışlayan.

Ahad: Zatında, varlığında tek olan.

Âhir: Sonu olmayan.

Ålim: Tüm bilgilerin kaynağı olan, her şeyi gereğince bilen.

Alîm: Her şeyi bilen, bilgi bakımından eşi ve benzeri olmayan.

Aliyy: Yüceliğin kaynağı ve sahibi. Ulu.

Azîm: Ululuğun kaynağı ve sahibi, çok yüce.

Azîz: Kudret ve onurun kaynağı ve sahibi. Çok güçlü, çok onurlu.

Bâri': Var eden, varoluşu kotarıp yöneten.

Basîr: Görme gücünün kaynağı, en iyi şekilde gören. Her şeyi gören.

Bâtın: Gözle görülemeyen, her şeyde kendinden bir güç bulunan.

Bedî': Var eden, yarattıklarını ahenk ve güzellikle donatan.

Berr: İyilik ve lütfu sonsuz olan. Eşsiz cömert.

Câmi: Toplayan, bir araya getiren. Mahşer günü tüm insanları, hesap vermek üzere huzuruna toplayan.

Cebbâr: Yapılmasına karar verdiği şeyi, dilediğinde zorla yaptıran.

Evvel: İlk. Başlangıcına zaman belirlemek söz konusu olmayan. 

Fâtır (Fâlık): Yaratan. Bir takım varlıkları yarıp parçalayarak yeni varlıklara ve oluşlara vücut veren.

Fettâh: Açan. Fetih ve zafer lütfeden. Kolaylık sağlayan.

Gaffâr: Dilediğinden, günahları beklenmedik şekilde affeden.

Gafûr: Sürekli bir biçimde günahları affeden.

Gâlib: Her hal ve şartta galip gelen.

Ganî: Zengin. Zenginliği sınırsız olan. Yanında herkesin yoksul kaldığı kudret.

Haalik: Yaratan, var eden.

Habîr: Her şeyden en iyi biçimde haberdar olan.

Hâdî: Hidayet veren. Doğruya, iyiye ve güzele kılavuzlamada en yüce kudret.

Hafîz: Koruyup gözeten. Her şeyi kontrol ve gözetimi altında tutan.

Hakîm: Tüm hikmetlerin kaynağı. Her yaptığında mutlaka bir hikmet bulunan.

Hakk: Gerçeğin kaynağı ve belirleyicisi. Her yaptığı ve emri gerçeğe en uygun olan. Hakkın ve hukukun kaynağı ve belirleyicisi.

Halîm: Davranışlarında yumuşak ve şefkatli. Sertlik ve katılıktan uzak olan.

Hallâk: Yaratışı sürekli olan. Yarattıklarında sürekli yeni boyutlar ve türler oluşturan. Yaratışındaki yoğunluk ve çeşitliliği izlemek mümkün olmayan.

Hamîd: Her türlü övgünün sahibi ve muhatabı olan. Dilediğini, dilediği şekilde öven.

Hasîb: En iyi ve en hassas biçimde hesap soran. Tüm yarattıklarını ince bir hesaba uygun olarak var eden.

Hayy: Sürekli diri. Hayatın kaynağı. Kendisi için ölüm söz konusu edilemeyen.

İlah: Tapılmaya layık tek kudret. Yüce, eşsiz.

Kaadir: Kudretin kaynağı ve sahibi.

Kaahir: Yarattıkları üzerinde hüküm ve egemenlik kuran. Dilediğinde kahır ve baskıyla sindiren.

Kadîr: Gücü her şeye ulaşan, her şeyde hissedilen.

Kâfî: Hem kendisine hem de yarattıklarına yeten. Kullarının her türlü istek ve ihtiyaçlarına, araya başkası girmeksizin cevap veren.

Kahhâr: Gerçeği örtüp, buyruklarına karşı çıkan inkârcıları kahrı altında ezen.

Karîb: Çok yakında olan. Kullarına şah damarlarından daha yakın olan. Yakarış ve çağrıları duymada hiçbir aracıya, âlete gerek bırakmayan.

Kavî: Gücü bizzat kendinden olan. Gücünü kullanmada hiçbir buyruğa ve yönlendirmeye muhtaç olmayan.

Kayyûm: Kudretin kaynağı. Kudretiyle her şeyi kıvamında tutan.

Kebîr: Tüm büyüklük ölçülerinin kavrayamayacağı şekilde büyük olan.

Kuddûs: Tüm kutsallıkların kutsadığı, tüm varlığın tespih edip yücelttiği. Tüm noksanlıklardan arınmış, tüm yüceliklerle donanmış olan.

Latîf: Gözle görülmeyen. Lütfu ve bağışı çok olan.

Mâlik: Sahip olan.

Mecîd: Cömertlik ve ululuğun kaynağı, cömert ve ulu.

Melik: Güç, saltanat ve yönetimin en yüce sahibi.

Metîn: Her hal ve tavır karşısında sebat ve dayanıklılığını koruyan. Güçlü, zorlu.

Mevlâ: Koruyup gözeten, destek veren. Sevdiklerinin her hal ve şartta yanında bulunan.

Mucîb: En iyi şekilde, en kısa zamanda cevap veren. Kullarının istek ve yakarışlarına aracısız cevap veren.

Muhît: Her şeyi çepeçevre kuşatan.

Muhyî: Yaratan, hayat veren. Ölüleri dirilten.

Mukît: Yarattıklarının gıda sistemlerini, beslenme tarzlarını belirleyen ve her birinin gıdalanmasını yerli yerince düzenleyen.

Muktedir: Gücünü, kendisi tarafından belirlenen ölçüler ve planlar dahilinde görünür hale getiren. Gücünden, yarattıklarına belli oranlarda nasip veren.

Musavvir: Şekil, renk ve desen veren. Görünüş kazandıran, görünüşü ahenkli kılan.

Müheymin: Hükmü altında tutan. Yarattıklarının, kendisi tarafından belirlenen ölçülere uygunluğunu denetleyen.

Mümin: İnanan, güvenen. İnsana bir takım emanetler bırakan. Güven ve iman sunan. Kendisine iman edenlerle yakın ilişkiler içinde olan.

Müsteân: Darda ve zorda kalanın baş vurduğu, yardım dilediği kudret. Kendisinden yardım ve destek istenen.

Müteâl: Aşkın, yüce. Akıl ve bakış ölçülerinin ulaşamayacağı boyutlarda olan.

Mütekebbir: Ululuk ve yüceliğin kaynağı olan. Kibre, böbürlenmeye sapanları hizaya getiren.

Nasîr: Yardım eden. Yardım etmede yer, zaman ve sınırı kendisi belirleyen.

Nûr: Işık. Işığın, aydınlığın, yol gösterişin, erdirişin kaynağı ve yöneticisi olan.

Rab: Besleyip, terbiye edip eğiten. Yarattıklarını belirlediği bir programa uygun olarak, bir takım hedeflere götüren. Tekâmülü programlayıp yöneten.

Rahîm: Rahmet ve merhameti sınırsız olan. Dünya hayatını buyruklarına uygun biçimde yaşayanlara, ölüm sonrasında özel rahmetler sunan.

Rahman: Rahmeti sonsuz olan. Kendisine inanan inanmayan herkese rahmet ve merhametinin tüm nimetlerini ayrım yapmadan sunan.

Rakîb: Kontrol eden, gözleyip gözetleyen.

Raûf: Acıma, şefkat ve esirgemesi sınırsız olan.

Refî': Yüceliğin sahibi ve tüm yüceliklerin dağıtıcısı olan. Dilediğini, dilediği makam ve yüceliğe çıkaran.

Rezzâk: Yarattığı tüm varlıkların rızklarını bol bol veren.

Samed: Tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği eşsiz kudret.

Selâm: Esenlik, barış ve mutluluğun kaynağı. Esenlik, barış ve mutluluğun nasıl sağlanacağını gösteren.

Semî': En iyi şekilde işiten, duyan. Her şeyi işitip duyan.

Şâkir: Şükredenleri duyup ödüllendiren. Kendisine şükredenlere teşekkür eden.

Şehîd: En yüce tanık. Her şeyi görüp gözetleyen. İnsana, görüp gözetleme, tanıklık etme gücünü veren.

Şekûr: Bütün şükürlerin yöneldiği kudret. Şükredenlere daha fazlasını veren. Şükredenlere teşekkür eden.

Tevvâb: Tövbeleri çok kabul eden. Tövbe nasip eden. Kendisine yönelenlerin, bu yönelişlerini karşılıksız bırakmayan.

Vahhâb: Bağışı sınırsız olan. Sürekli ve sınırsız bir biçimde bağışta bulunan.

Vâhid: Sıfatlarında, özelliklerinde tek ve biricik olan. Kullarının, ibadet ve yönelişlerinde kendisine herhangi bir varlığı eş ve aracı tutmamalarını isteyen.

Vâris: Bütün mülk ve saltanatların, sonunda kendine teslim edildiği kudret. Dilediğini, dilediğine mirasçı kılan. Barış severleri mülk ve yönetime sahip kılmayı esas alan.

Vâsî: Kudret ve belirişi süreçle birlikte açılıp saçılan. Varlığı sürekli genişleten. Yaratışı ve yarattıklarını dilediği şekilde artırıp genişleten.

Vedûd: Sevginin kaynağı olan. Seven. Sevdiren. Sevme-sevilme ilişkisini kotaran. Tüm sevgilerin en son ve en yüce gayesi olan.

Vekîl: Gücü ve yönetimi kullanan. Kendisine teslim olanlara vekâlet eden. Son söz ve yetkiyi elinde bulunduran.

Velî: Dost, yardımcı, destek veren. Kendisine inananların dostluğunu kabul eden. Kendisine inananların en güvenilir dost olarak yalnız kendisini kabul etmelerini isteyen.

Zâhir: Her şeyde tecelli eden. Tüm yarattıklarında, kendisinden görünebilir izler, işaretler bulunan.      


Hazırlayan Melih SARIOĞLU
Bu bilgiler Kuran mealinden alınmıştır.

Geri Dön

 


©kebir