Şu ana kadar belki milyonlarca yıl belki
de daha fazlası yaşandı. Bir çok insan sizin yaşadıklarınızı yaşadı,
bir çoğu da hissettiklerinizi hissetti. Aslında değişen sadece yılların
eşliğinde farklılaşan fiziksel şartlardı. Oysaki insanların iç dünyası,
yaptıkları ve yapmak istedikleri hiç değişmedi. Bu da bize gösteriyor
ki hayat kendi oyununu insanlara başarıyla kabul ettirdi. Ben insan
kavramının tek bir boyuta sahip olmadığını düşünürüm. Tabi ki
bu bir inanç meselesi ama yaşamın içindeki şifrelere ve kilitlere
baktığımızda bunun çok da mantıksız olmadığını görebiliriz.
Anlatmak istediğim, insanın kendi içinde sürekli bir mücadele yaşaması.
Birisi yapmamamız gerekenleri kendi şartlarıyla ve gereklilikleriyle
bize yaptırtmak isterken biri de hayatın içine dalıp gerçeği görmemiz
gerektiğini söylüyor. Bunlardan hangisinin doğru söylediği tabi ki
insandan insana değişebilir. Çünkü insanoğlu o kadar tuhaf ki;
yeri geldiğinde sabit olan değerleri ve kelimeleri sırf kendi çıkarları
ve sahte benlikleri uğruna değiştirebilir. Bu nedenledir ki yaşam
bizi kendi benliğimizde güçsüz ve çaresiz yakalamış. Bunun en
basit örneği ise hayatın girdabına dalıp, gerçek bir sultası
olmayan sözde güçlere tapmamız. Bugün belki bir çok insan reddeder
ama çoğumuz paraya, yalana, çıkara ve bencilliğe tapıyoruz. Hatta
bu inançların ve olguların kitaplarını bile yazdık. Aslında
herkesin kendi içinde kabullendiği gibi biz kendi kendini ateşe yem
eden bir varlığız. İster inanın ister inanmayın ama ben bu dünyada
yapılan her şeyin bir hesabı olduğuna inanıyorum. Bunu kanıtlayamam,
doğru. Ama içimde bazen öyle bir sevgi hissediyorum ki, yaşamı
bozan ve insanlara karşı zulüm sergileyen herkesi bu istek ve
sevgiyle boğabilirim. Kendime kızıyorum ama eğer biz bu tür
insanlara karşı katı olmazsak onlardan bir farkımız kalmaz. Oysaki
yaşam sadece hak edenlerindir. Onlar kendi benliklerini satıp,
hesaplarını yakın zamanda görecekleri ve karşılıklarını
eksiksiz alacakları bir anlaşmayı imzaladılar. Biz ise, yaşam hangi
pis renkte olursa olsun aynaya bakıp gözlerimizdeki ışıltıyı arttırdığımız
için sevineceğiz. Biz, yaşamın soğuk aylarında sıcak
bedenlerimizle umutsuz sokaklarda dolaşacağız ya da kendilerini bu dünyanın
sıradan mevkilerine satmış insanların anlamadıklarını anlamaya çalışacağız.
Belki de her şeyin bittiği güne kadar hiç bitmeyecek bir ümitle ve
gayretle sırf içimizdeki bu gücün varlığını ispatlamaya çalışacağız.
Bu akşam uyuduğumda ya da yirmi yıl sonra uyandığımda aynı şeyleri
hissetmek ve varlığıma olan borcumu ödemek için aynı bakışlarla
nefes alacağım. Ben bu yaşamı saniyelerinde bile yaşamaya ant içenlerdenim.
Ya siz?... |