Genç kadın, bebeğin güzelliği karşısında
büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri,
kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı
andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız
çocuğuydu. Onun ipek yanaklarını daya doya öpmek ve Cennet kokusunu
içine çekmek için eğildiğinde:
- 'Dokunma bana...' diye bir ses duydu. 'Beni okşamaya hakkın yok
senin.'
Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka
içerde kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman
Allah'ım!... Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu.
- 'Bana yaklaşmanı istemiyorum' diye devam etti. 'Hemen uzaklaş
benden.' Kadın, biraz olsun kendini toplayarak:
- 'Çocuklarımız hep erkek oluyor' dedi. 'Onlar da güzel ama kız çocukları
başka. Bu yüzden seni öpmek istedim.'
- 'Beni öpemezsin' diye ağlamaya başladı bebek. 'Benim de seni
öpemeyeceğim gibi.'
- 'Neden?' diye sordu kadın. 'Neden öpemezsin ki?' Bebek, hıçkırıklara
boğulurken:
- 'Bunun sebebini bilmen gerekir' dedi. 'Düşünürsen mutlaka bulacaksın.'
Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel
bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi
bulanıyordu. Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden
bir tanesini vazodan çıkartıp kadına uzatırken:
- 'Geçmiş olsun hanımefendi' dedi. 'Başarılı bir kürtajdı doğrusu.
Ha..! Sahî, 'kız'mış aldırdığınız. |