İnsanın belki de en büyük özelliği.
Yüzyıllardır bir çok insan bu yüzden hayatını kaybetti ve yüzyıllardır
insanlar arasında çeşitli sorunlara neden oldu. Sonra din çıktı
meydana. Yani özgürlük ve din çelişki olarak değerlendirildi. Bu
nedense bazı tür insanlar arasında daha çabuk yayıldı. Ve bir çok
insana göre din kısıtlayıcı bir çizgi olmaya başlamıştı. Özellikle
İslamiyet'in bu yönde günümüze kadar geldiğini görebiliriz. Peki
neden İslamiyet insanların özgürlüklerini kısıtlıyordu. Bu soru
basitti. Cevap ise daha basitti: Kurallar. İslamiyet bir dizi kuralla
insanların yaşama özgürlüklerini ve serbest düşünce tarzlarını
elinden alıyordu. Sınırlamak. İslamiyet'in korku saldığı bir
dalda işte bu. İslamiyet sınırlayıcı kimliğiyle buralara kadar
geldi. Bu kimlik değişemedi. Çünkü insanlar değişmedi. Verilen özgürlük
az dedi insanlar. Biz özgür olmalıyız. Hem yaratıcı bunu bilmeli,
öyle değil mi? İsyan etmek nedir bilir misiniz? Aslında bu bir tepki
değildi. Yahut kısıtlanan özgürlüğe karşı bir direnç. Bu bir
zorluktu. İnsanlar inanmak istemediler. Çeşitli bahaneleri önlerine
koydular ve İslamiyet'i dengesiz bir sandalyeye oturtarak yargıladılar.
Tabi ki en sonunda haksız buldular. Aslında kaybeden İslamiyet değildi,
insanlardı. İnsanlar ne istediler? Özgürlük mü? Yoksa başıboşluk
mu? İkisi arasındaki farkı henüz anlamaya güç yetiremeyen
insanlar, aciz bir benliğin özgürlük naraları altında, enkaz gibi
bir ruhu taşıyorlar. İslamiyet tek kelimeyle insanların özgürlüğünü
kısıtlamaz. Aksine var olan kısıtlamaları açıp seçici bir hayat
yaratır. Ve bunu insanın kendi başına yapmasını ister. Ne söylenirse
söylensin, eğer insandaki anlayış farkı değişmediği ve ukalalığı
azalmadığı sürece, onlara göre İslamiyet'in özgürlük anlayışı
daralacaktır. Şu soruyla bitirelim: "Özgürlüğü veren varlık
niçin onu kısıtlamak istesin?" Tabi ki bunda bir iyi niyet düşünmek
çok mantıksızcadır eminim... |