Aslında yaşamın en büyük sorunlarından
birisi insanların bağımsızlığı anlamaması. Özgürlük insanlar için ne ifade
ediyorsa yaşamın gerçeği için tam tersi. İnsanlar parçalamayı ve
parçalanmayı severler. Onların hayatları boyunca aslında istedikleri özgür
olmaktır ve bunu doyasıya yaşamaktır. Kendilerine ait olmak ve hiç bir
şeye karşı hesap vermemek. Bu düşündüğümüzde bize çok mantıklı geliyor.
Hatta biraz fazla mantıklı. Ama hayatta mantık her zaman işimize yaramaz.
Bizim ihtiyacımız daha fazlası... En kolay olan parçalara ayırmaktır. Size
alınan camdan yapılmış bir hediyeyi çok kolay parçalayabilirsiniz.
Böylelikle her cam parçasını özgür bırakırsınız. Ama artık onlar eski
hediye değildir. Dokunduğunuzda elinizi bile kesebilir. Hani onları özgür
bırakmıştınız? Ama artık onlar bir şey ifade etmiyor. Eskisi gibi bir işe
yaramıyorlar. O zaman hadi gelin onları birleştirelim. İşte bu çok zordur.
Belki de artık imkansız. Hayatımızda bize verilen önemli fırsatlar var.
Hatta ben çoğu zaman hayatın bir tercih biçimi olduğunu düşünürüm.
Önümüzde çeşitli kapılar açılır ve biz birini tercih ederiz. Bunu yaparken
de duygularımızı, mantığımızı ve sahip olduklarımızı kullanmaya çalışırız.
İşte şimdi bunların hepsine ihtiyacımız var. Çünkü önemli bir tercih
anındayız. Parçalanmak mı yoksa bütünleşmek mi? İkisi arasında bir tercih
yapmalıyız. Arada kalmayı düşünmeyin. İster kabul edin ister etmeyin
şiddetle inandığım şey; insanın bir kaynağı olduğudur. Biz içimizde çoğu
zaman göremesek de yaşamın bir parçasına sahibiz. Çünkü hepimiz yaşamın
kaynağına sahibiz. Ama çoğu insan bu gücü içinde hissedemez. Çünkü aklı
fikri kendi benliğini yakalayıp sıkıştığı bu baskıdan kurtulmaktır. Baskı!
Hangi baskı? Toplum, aile, dost, sevgi, aşk, sıkıntı, cesaret, başarı
zorunluluğu, stres, hırs... Ve bunun gibi yüzlercesi. Peki çaremiz yok mu?
Tabi ki var. Bütünleşmek. İçimizdeki güce sarılıp onu anlamak. Bu
sandığınız kadar kolay değil ama imkansız da değil. Biz gerçeği ne kadar
görmek istemesek de o bizi bırakmaya pek niyetli değil. İçinizdeki
yaratıcı gücü gördüğünüz an yaşamaya başladınız demektir. Aksi halde siz
içinizde oluşturduğunuz bir sahtelik için çabalıyorsunuz. Karmaşık gelse
de sahip olduğunuz huzura bakın. Gerçekten kendinizi nasıl
hissediyorsunuz? Ne yaparsanız yapın sizi sıkan bir şeyler mi var? Çünkü
parçalara ayrılmışsınız. Bütünden kendinizi uzaklaştırmışsınız. Bir orman
düşünün: İçindeki ağaçlar ise insanlar olsun. Bu ormanın içinde
milyarlarca ağaç var. Eğer bir ağaç bu ormandan kopmaya çalışsa yaşama
şansı sizce ne kadar? Ne kadar büyürse büyüsün onu besleyen topraktan yani
yaratıcı güçten kopamaz. Çünkü o bilir ki onu o yapan bu yaratıcı güçtür.
Dallarına, yapraklarına topraktan ne kadar enerji emebilirse o kadar
güçlenir. Biz de içimizdeki yaratıcı güce bağlanmalıyız. Köksüz bir ağaç
yerinde duramaz. En ufak bir rüzgar bizi bilmediğimiz yerlere sürükler.
Ben sizi, içinizdeki gücün varlığını görmeye ve anlamaya çağırıyorum. Bu
büyük huzuru yakalamak zor değil. Bırakın içinizdeki enerji sizi yönetsin.
Yaratıcı güce teslim olun. Çünkü gerçek özgürlük bu teslimiyetin içinde
saklı. Siz teslim oldukça yaşama daha sıkı sarılacak ve yaşamdan daha
fazla zevk almaya başlayacaksınız. Bugün kafanızı kurcalayan ve sizi
rahatsız, mutsuz eden bir çok olay karşısında eskisinden çok daha güçlü
duracaksınız. Bırakın toprak sizi beslesin. Siz de lezzetli meyvelerinizi
vermeye başlayın. Aksi halde kaçışınız kurumanızdan başka bir işinize
yaramaz. Unutmayın, kaynağınızdan uzaklaşmak sizi özgür kılmaz. Aksine
sizi gerçeğin geri dönülmez kıyısına atar. |