www.kebir.net
  "Hayatı derinlerde yaşayanların sitesi"

       Sadece paylaşmak için...


 ANA SAYFA | TÜRKÇE MÜZİK | ŞİİRLER | YAZILAR | DİN ve HAYAT | HİKAYELER | BANA ULAŞIN! | AMACIM 

GERÇEK ÖZGÜRLÜK TESLİMİYETTE

Aslında yaşamın en büyük sorunlarından birisi insanların bağımsızlığı anlamaması. Özgürlük insanlar için ne ifade ediyorsa yaşamın gerçeği için tam tersi. İnsanlar parçalamayı ve parçalanmayı severler. Onların hayatları boyunca aslında istedikleri özgür olmaktır ve bunu doyasıya yaşamaktır. Kendilerine ait olmak ve hiç bir şeye karşı hesap vermemek. Bu düşündüğümüzde bize çok mantıklı geliyor. Hatta biraz fazla mantıklı. Ama hayatta mantık her zaman işimize yaramaz. Bizim ihtiyacımız daha fazlası... En kolay olan parçalara ayırmaktır. Size alınan camdan yapılmış bir hediyeyi çok kolay parçalayabilirsiniz. Böylelikle her cam parçasını özgür bırakırsınız. Ama artık onlar eski hediye değildir. Dokunduğunuzda elinizi bile kesebilir. Hani onları özgür bırakmıştınız? Ama artık onlar bir şey ifade etmiyor. Eskisi gibi bir işe yaramıyorlar. O zaman hadi gelin onları birleştirelim. İşte bu çok zordur. Belki de artık imkansız. Hayatımızda bize verilen önemli fırsatlar var. Hatta ben çoğu zaman hayatın bir tercih biçimi olduğunu düşünürüm. Önümüzde çeşitli kapılar açılır ve biz birini tercih ederiz. Bunu yaparken de duygularımızı, mantığımızı ve sahip olduklarımızı kullanmaya çalışırız. İşte şimdi bunların hepsine ihtiyacımız var. Çünkü önemli bir tercih anındayız. Parçalanmak mı yoksa bütünleşmek mi? İkisi arasında bir tercih yapmalıyız. Arada kalmayı düşünmeyin. İster kabul edin ister etmeyin şiddetle inandığım şey; insanın bir kaynağı olduğudur. Biz içimizde çoğu zaman göremesek de yaşamın bir parçasına sahibiz. Çünkü hepimiz yaşamın kaynağına sahibiz. Ama çoğu insan bu gücü içinde hissedemez. Çünkü aklı fikri kendi benliğini yakalayıp sıkıştığı bu baskıdan kurtulmaktır. Baskı! Hangi baskı? Toplum, aile, dost, sevgi, aşk, sıkıntı, cesaret, başarı zorunluluğu, stres, hırs... Ve bunun gibi yüzlercesi. Peki çaremiz yok mu? Tabi ki var. Bütünleşmek. İçimizdeki güce sarılıp onu anlamak. Bu sandığınız kadar kolay değil ama imkansız da değil. Biz gerçeği ne kadar görmek istemesek de o bizi bırakmaya pek niyetli değil. İçinizdeki yaratıcı gücü gördüğünüz an yaşamaya başladınız demektir. Aksi halde siz içinizde oluşturduğunuz bir sahtelik için çabalıyorsunuz. Karmaşık gelse de sahip olduğunuz huzura bakın. Gerçekten kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ne yaparsanız yapın sizi sıkan bir şeyler mi var? Çünkü parçalara ayrılmışsınız. Bütünden kendinizi uzaklaştırmışsınız. Bir orman düşünün: İçindeki ağaçlar ise insanlar olsun. Bu ormanın içinde milyarlarca ağaç var. Eğer bir ağaç bu ormandan kopmaya çalışsa yaşama şansı sizce ne kadar? Ne kadar büyürse büyüsün onu besleyen topraktan yani yaratıcı güçten kopamaz. Çünkü o bilir ki onu o yapan bu yaratıcı güçtür. Dallarına, yapraklarına topraktan ne kadar enerji emebilirse o kadar güçlenir. Biz de içimizdeki yaratıcı güce bağlanmalıyız. Köksüz bir ağaç yerinde duramaz. En ufak bir rüzgar bizi bilmediğimiz yerlere sürükler. Ben sizi, içinizdeki gücün varlığını görmeye ve anlamaya çağırıyorum. Bu büyük huzuru yakalamak zor değil. Bırakın içinizdeki enerji sizi yönetsin. Yaratıcı güce teslim olun. Çünkü gerçek özgürlük bu teslimiyetin içinde saklı. Siz teslim oldukça yaşama daha sıkı sarılacak ve yaşamdan daha fazla zevk almaya başlayacaksınız. Bugün kafanızı kurcalayan ve sizi rahatsız, mutsuz eden bir çok olay karşısında eskisinden çok daha güçlü duracaksınız. Bırakın toprak sizi beslesin. Siz de lezzetli meyvelerinizi vermeye başlayın. Aksi halde kaçışınız kurumanızdan başka bir işinize yaramaz. Unutmayın, kaynağınızdan uzaklaşmak sizi özgür kılmaz. Aksine sizi gerçeğin geri dönülmez kıyısına atar.   


Yazan Melih SARIOĞLU

Geri Dön

 


©kebir