İnsanoğlu yüce Allah’ın
halk ettiği en muteber varlıktır.Bu nedenle biz insanlar, Allah’ın
yeryüzündeki halifeleri oluvermişiz.Fakat beşere verilen bu kıymet mutlak
değildir.Kişi yaptığı hâl ve hareketlerle eşref-i mahlûkat(yaratılanların
en şereflisi) olabildiği gibi esfele’s safilin(yaratılanların en aşağısı)
mertebesine de düşebilmektedir.Zira günümüzde bunun binlerce canlı
örneğini çıplak gözle görebilmekteyiz. Beşerin kıymeti hiç şüphesiz ki
özündedir.Yüce Rabbimiz bu hususta şu hükme varmıştır: “Andolsun ki,biz
insanoğullarını şerefli kıldık,onların karada ve denizde gezmesini
sağladık,temiz şeylerle onları rızıklandırdık,yarattıklarımızın pek
çoğundan üstün kıldık.”(İsra S.70.Ayet) Pek çok varlıktan üstün kılınan
insanoğlu ne diye kendi kuyusunu kazmakla meşgul?Bütün dünya bir araya
gelse insanın insana yaptığı kötülüğü yapamaz.Oysa imanın alâmetlerinden
birisi de sevgi ve hoşgörüdür. Gerçek müminler başkalarına kötülük
edemezler.İslâm’a göre mümin müminin kardeşidir.Bu, gerçek kardeşlikten
makbûldür.Peygamberimiz bu hususta da kesin ölçüyü koymuştur: “Müminler
birbirini sevmekte,birbirini acımakta,birbirini korumakta bir vücut
gibidir.Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa,diğer organları da bu
yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.” Hepimiz imandan dem vururuz ama
hiçbirimiz bu ince hakikatlere kulak asmayız.Teferruat der,
geçeriz.Kabukla özü bir türlü ayrıştıramayız.Meselelerin kabuğunu aşıp
özüne inmekte güçlük çekeriz.Sonra da uyanık diye geçinip dururuz. Kişi
öncelikle kendisiyle barışık olmalıdır.Meselelerin halledilmesinde
kendimizi merkez üs olarak kabul etmeliyiz.Kendimizi sevmeliyiz.Fakat
sözüm ona,insanı putlaştıran bir kısım hümanist zümrenin oyununa da
gelmemeliyiz.İnanç ve törelerimizin gereklerine göre belli bir sınır
koymalıyız kendimize.18.yüzyıl Divan şairlerinden olan Şeyh Galip’in şu
beyti bu hususta dikkate alınmaya değerdir: “Hoşça bak zatına kim zübde-i
âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.” (Kendine hoşça bak ki
âlemin özü sensin, Kâinatın gözbebeği olan insansın sen.) Yunus Emre
sevgiyi,Mevlâna Celâleddin-i Rûmî hoşgörüyü evrenselleştirirken ilâhî
hakikatleri ölçü edinmişlerdir.Zira bu âlem şefkat ve merhamet üzere
kurulmuştur.Bunu insanlardan beklerken maalesef,daha çok insan haricindeki
varlıklardan görüyoruz.Bu demektir ki dünyamızda bir şeyler ters
gidiyor.İnsanoğlu ilâhî misyonunu rafa kaldırmış.Kıymet hükümleri
şahsîleşmiş.Felâketin ayak seslerini duymamak için sağır numarası
yapıyoruz.Oysa gözlerimizi kapamakla gece olmuyor.İş işten geçmeden
kendimize bir çekidüzen verelim.Son sözü büyük mutasavvıf şair Yunus
Emre’ye bırakıyorum: “Bir kez gönül yıkdunısa bu kılduğun namaz değül
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değül.” |