Bazı insanlar inanmanın anlamını ve
gerekliliğini reddetse de gerçekte onlar da bir şeye inanıyorlar.
Peki ama biz neye inanıyoruz? Hissettiklerimize mi? Yoksa
istediklerimize mi? Bence bunun cevabı genelde istediklerimize. Çünkü
amacımız; bizi kendi dış dünyamızda mutlu edenleri ödüllendirmek
ve içimize inanmak duygusuyla sokmak. Oysaki inanmak için önce düşünmek
ve anlamak gerekir. Biz ise işin kolayına kaçıp isteklerimize ve
ihtiyaçlarımıza göre inanıyoruz. Gerçekte ise kendimizi kandırıyoruz.
Yaşamın pürüzlü sırtında bizim için ne kolaysa ya da bizi ne
mutlu ediyorsa kaypak ve düşüncesiz bedenimizle ona inanıyoruz. Ve
bunun sonunda deri ve kemikten oluşan inancımıza karşılık bir ödül
bekliyoruz. Oysaki inanç ödülünü kendi içinde besler. Yarınların
taslağında yalnızca inananların adları vardır. Yalnızca gerçeğe
ve içinizde sakladıklarınıza inanın!