Aslında bu soru belki de yüzyıllardır
insanların cevaplayamadığı çetin bir soru. Daha doğrusu
cevaplamaya korktukları bir soru. Bunun nedeni ise insanoğlunun yaptıklarını
denetleme korkusundan ileri geliyor. Öncelikle şu açık bir gerçek
olmalı ki, ibadet Allah için yapılmaz. Çünkü yüce Allah'ın
insanların yaptıklarına ihtiyacı yoktur. Yapılan ibadetlerin
Allah için yapıldığını varsaymak Allah'ı aciz duruma düşürmektir.
Oysa ki ibadetlerin tamamı insanın içindeki gücü ve özü bulma çabasını
kuvvetlendirmekten ibarettir. İbadetleri yaparken amacımız, ruhumuzu
benliğimize egemen kılmaya çalışmak ve anların zamanı anlamsız kıldığı
bu diyarda yaşamı sıcak nefeslerle anlamak olmalı. Ama maalesef
kendini Müslüman olarak nitelendiren bir çok insan ibadeti içlerinde
gizledikleri bir ticaret için yapıyorlar. Çünkü yapılan
ibadetlerin niyeti de en az sonucu kadar değerli ve önemlidir. Bugün
sadece ibadet; namaz kılmak, oruç tutmak ya da hacca gitmek gibi
olgulardan oluşuyor. Gerçekte ise ibadetin tanımı çok geniş.
Mesela gülmek, güldürmek, mutlu etmek, yapıcı bir söz ve eylem,
cesaret vermek, destek olmak, doğruluk yolunda çalışmak, isyan
etmemek, sabretmek, dinlemek, anlamak, ılımlı olmak, sevmek de
ibadettir. Çünkü bu olguların tamamı içimizdeki eşsiz kaynağı
çıkartır ve bedenimizin acımasız üstünlüğünü ortadan kaldırır.
Allah'a ve hayata inanan insanların tek emeli kendilerini doğanın
koynunda geliştirmek ve ölümü doğallığıyla anlayıp, yaşama
paylaşan bir yürekle dalmaktır. Bunun da kaynağı ibadetlerdir.
Unutmamalıyız ki, ibadet ne başkası için ne de Allah için yapılır.
Sadece ama sadece kendimiz için... Başkalarına ya da meraklı gözlere
göstermek için değil kendi yaratılışımızın gereği olan olgunlaşmayı
ve eğitimi sağlamak için ibadet edelim. Çünkü bugün bizi taşıyan
ayaklar yerine sonsuz alemde bizi özümüzün yoğunluğu taşıyacaktır.
Umursamamak bizi kısa süreli mutluluklara ulaştırabilir ama bu asla
sonsuza kadar sürmez! |