İslamiyet Türkiye'de ve hatta dünyada
çok yanlış algılanıyor. Biliyorum ki bu çok iddialı bir söz. Söylemek
ve yazmak benim haddim değil. Ama bazı şeylerin içine girdiğinizde,
gerçeklerin aslında yaşananlarla hiç de alakası olmadığını görüyorsunuz.
Bir çok kişi dini dedesinden ya da büyüğünden öğrenerek yaşamaya
çalışıyor. Hep belirttiğim gibi kimse "neden" sorusunu
kendisine sormuyor. Bu soruyu soramadığımız içindir ki güzel olan
şeyleri çirkin, doğru olan şeyleri de yanlış yapıyoruz. Türkiye'deki
insanların yüzde 99'una Müslüman deniliyor. Ama ne yazık ki bu oranın
yüzde biri bile daha Kuran'ı anladığı dilde okumamıştır. Yani ne
yazıyor acaba bu kitapta diye merak bile etmemiştir. Evlerimizin en ücra
ve saygılı yerlerinde yıllardır tozlarla sarılmış soğuk
bedeniyle duran Kuran, sadece ama sadece "özel" günlerde
hava alır. Genelde atalarımız böyle yaptığı için Arapça okunur.
Ve kimse bir şey anlamadan Kuran yine sıkıcı eski yerine konulur.
Bir şey kazanıldı mı diye sorsak herhalde insanlar "sevap"
derler. Peki nedir sevap? Biz neden ibadet ederiz? Şöyle cevap
verirler; "Biz Allah için ibadet ederiz". Bende şöyle
diyorum; "HAYIR". Allah'ın bizim ibadetimize ihtiyacı
yoktur. Biz yalnızca kendimizi geliştirmek için ibadet ederiz. O
zaman İslamiyet'i de bu amaç uğruna anlamalıyız. Eğer anlamazsak
saçma sapan şeylere ödün veririz ve daima bunun sorumluluğunda bir
gün acı bir hesabın gelmesini titrek ayaklarımızla bekleriz.
Unutmayın! Gerçekleri reddetmek kolaydır ama bunun sonunda hesabını
vermek çok zordur. İslamiyet'e, bize sunduğu bunca fedakarlıktan
sonra onu anlamsızlıklarda boğmak ve sıradanlaştırmak yapacağımız
en büyük nankörlük olacaktır. Ama bunun bedelini er ya da geç ödemek
zorunda kalacağımızı da unutmayın. Çünkü aciz olan bizleriz.
Allah, nankörleri asla affetmez. Ve maalesef insanların çoğu nankördür! |