Aslında aynı olan iki kelime. Neden mi?
Çünkü huzur insana özgü en kıymetli hazinedir. Her şey
sahiplenilebilir ama huzur zor bir kazançtır. Çalışmak ve çabalamak
huzuru bulmamıza yetmez. Daha çok bir his ve paylaşımın bunu sağladığı
söylenebilir. Siz sevmek istersiniz. Siz kazanmak istersiniz. Siz ümit
etmek istersiniz. Siz harcamak istersiniz. Siz sahiplenilmek istersiniz.
Siz, aslında huzur istersiniz. Huzur bir insanın hayattaki en hakiki
duygusudur. Her şeyin kaynağı olan huzur, bir insana hayatın sonsuz
renklerini gösterir. Basit şeyler değerlenir. Gerçekler açılır ve
duygular hakimleşir. Söylenen her şey ve yapılan her hareket ve
hissedilen her arzu huzurun sayesindedir. Peki, huzur çok önemli bir
şey ama din bunu nasıl sağlar. Bir insan her şeyi başarabilir. İstediği
her maddeye ve arzuya ulaşabilir. Ama inanın insan kendi iç dünyasıyla
olan hesaplaşmasını hep erteler. Korkar. Belki hiç umursamaz bile.
Belki de anlamaz. Ne iç dünyası? Dış dünya bitti bir de iç dünya
mı var? Evet var. Ve asıl her şeyin sahiplenilebileceği yer orası.
Eğer orada tekseniz, yapamayacağınız ya da hissedemeyeceğiniz bir
şey yoktur. Bakışlarınız ve tavırlarınız sizi belli eder. Her şeye
hakim olabilecek bir kimya edinmişsinizdir. Duramazsınız. Çünkü,
hayatın en akıcı duygusunu doldurmuşsunuzdur ruhunuza. Seversiniz ve
bunu her şeyinizle yaparsınız. Anı değil, bütünü yaşamaya çalışırsınız.
Her şeyin bir geçit olduğunu kavrarsınız. Zaman ve aitlik kavramlarıyla
dolu bir kafanın sahibi olursunuz. Siz güçlüsünüzdür. Çünkü
huzur, ancak ve ancak kendi zayıf noktalarınızı bulmakla olur. Bunu
da size din sağlar. O size, sizi anlatır ve benliğinize sahip çıkmanızı
ister. Siz onu dinledikçe, o da size gerçekleri anlatır. Gerçekler
geçici bir acı ama kalıcı bir huzur verir inanın... |