İnsanların hayatlarında yaptığı en
çok şey herhalde dedikodudur. Neden bilinmez ama insanlar bu olguyu çok
severler ve çekinmeden her zaman her yerde varlığını sürdürürler.
Dedikodu yapılıyor. Bu doğru. Peki neden insanlar dedikodu yapıyorlar?
Bu aslında basit bir cevabı olan bir soru değil. Bana göre bu
insanların kişilikleriyle ilgili bir soru. Toplumda bilinen bir yargıda,
sadece kadınların dedikodu yaptığına ilişkin. Ama ben buna da
inanmıyorum. Erkekler de en az kadınlar kadar hatta bazen çok daha
fazla dedikodu yapıyorlar. Dedikodu aslında insanların içindeki boşluğu
tanımlıyor. Yaşamlarındaki anlamsızlığı ve gayesizliği
simgeliyor. Belki çok karmaşık geliyor ama insanların çoğu yaşamlarına
tutunmak için sağlam bir gayeye ve hayata sağlam basmak için tutarlı
bir birikime sahip değil. Yani hayatlarında aslında sandıkları
kadar anlamlı pek bir şey yok. Özellikle kafalarında bir şey barındırmayan
ya da kendilerini saran bir uğraşa saplanmayan insanlar genelde
kendilerini dedikoduyla hayata ve mutluluğa bağlamaya çalışıyorlar.
Halbuki dedikodu, daima insanların kişiliğinden bir parça alıp götürür.
Bazı insanlar da hayatlarındaki karmaşadan uzaklaşmak ve kendilerine
saplanacak rahat bir söylenti bulmak uğruna dedikodu yapıyorlar. Ama
gerçek olan şu ki, dedikodu yapan insanlar kesinlikle kişiliği
oturmamış ve içinde kendini tamamlayamamış insanlardır. Kendileri
ya da kendi hayatları o kadar yetersizdir ki, başkalarına ya da başkalarının
hayatlarına ilişirler. Dedikodunun nelere neden olduğunu anlatmak
istemiyorum ama bir toplumu içten içe çökertmek ve bu toplum içinde
yaşayan insanları birbirine bakan düşmanlar haline getirmek için
dedikodu biçilmiş bir kavram. Eğer dedikodu yapıyorsanız, maalesef
siz güçsüz bir insansınız. Ama dedikoduyu uzaklaştırıp ona engel
oluyorsanız, siz kişilik sahibi, olgun birisiniz. Bol dedikodusuz günler... |