Beni sevgiyi, arkeologların bulduğu yıllanmış
taşların ve yaşamların arasında aramaya iten ümitsizlik de ne?
Bunun nedeni herhalde gördüklerim ve hissettiklerim. Artık insanlar
yaşamlarında ön sıralara kendi bedenlerini tatmin edici şeyleri
koyuyorlar. Sadece kendi çıkarsız ve anlamsız menfaatlerinin ötesine
geçmeyen bu alıntıları yaşamlarına katıp sonu çamurlu tepelerden
gözüken bir boşluğa doğru kayıp gidiyorlar. Bugün insanların bir
çoğu bir şeye inanmadıklarını ve tapmadıklarını söylese de ben
buna şiddetle karşı çıkıyorum. O kadar çok sözde ilah var ki,
hangi birine saysam bilmiyorum. Maddeye tapanı mı, mevkiye, sahteliğe,
güce yoksa kendi gibi insanlara tapanı mı? Sayacak çok ilah var ama
sayacağım ve bahsedeceğim pek insan yok! Artık yaşam kendine özgü
değerleri insan ve ihtiyaçları yüzünden değiştirmiş ve yerine
sahtelikleri içeren bir zemin oturtmuş. İnsanlar sevgiyi çoktan sözlüklerde
değiştirmişler ki yeni nesiller de anlamasın ve yaşamasınlar. Ya
da yaşadıklarını sanıp sahte dünyalarında oyalanıp dursunlar.
Belki de dünyamız insanların bedenlerinin istilasına uğradı. Biz
hep farklı türlerden korkuyoruz ama bizi yok edecek olan yine kendi
bedenimiz galiba. Çünkü basit ve sonu olan ne varsa bedenimiz doyasıya
istiyor ve elde etmek için ruhumuzu çaresizce kullanıyor. Sevgi ise
eskilerin anlattığı masallarda alçakgönüllü yaşantısına devam
ediyor. Gerçekleri görmeye çalışanlar da onu özlemekten başka bir
şey yapamıyor. Bugün veya eskiden de bilmiyorum ama ben kendimi
bildim bileli sevgi, ya cüzdanlarda, menfaatlerde, içi boş bakışlarda
ve sözlerde, sıradan konuşmalarda, maddeye özenen bedenlerde, soğuk
birleşmelerde ve belki de inanmayan ve hissetmeyen yüreklerde yaşıyor.
Daha doğrusu yaşatılıyor. Ama bu sevgi mi bilmiyorum... Biz neyi güzel
görsek ya da ruhumuzu okşayan ne varsa bizi aldatan bir ağız
yerimizden alıp hep hak ettiğimiz karanlığa ve şaşkınlığa doğru
götürüyor. Oysa sevgiyi yaşamak öyle güzel ki... Boş bir dünyanın
içinde çılgınca bağırmak gibi ya da her anı anlayarak yaşayıp
ruhuna kazımak gibi... Biz değerli olan şeyleri tükettikçe, yaşam
da bize yaşamamız için sadece değersiz olan sahtelikleri veriyor.
Aslında biz neyi hak ettiysek onu yaşamaya mecbur oluyoruz. Çünkü
sevgiyi yaşamayı reddeden bir insan, içindeki gerçeği de reddetmiş
oluyor. |